Türk Lirası son dönemlerde değer kazanmasına rağmen, yurt içi yerleşiklerin dolara olan ilgisi hız kesmeden devam ediyor.
Döviz mevduatları toplamı 195 milyar dolarla en yüksek seviyesine çıkarken, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘TL’ye dönün, doları bırakın’ çağrıları da işe yaramamışa benziyor.
Bloomberg HT’deki yazısında, Abdurrahman Yıldırım, TL’de bir değerlenme olduğunu ancak bunun dolardan vazgeçmeye yetmediğini, “Yaz ortasında başlayan ve 10 puana varan faiz indiriminde bile TL sepet kura karşı yüzde 3 değerlendi. İşte bu değerlenmeye karşılık yur tiçi yerleşikler dövizden vazgeçmiyor. Çünkü henüz bu değerlenme döneminin üzerinden bir yıl gibi tasarruf etme alışkanlıklarının değişmesi açısından çok kısa sayılacak bir süre geçti” satırlarıyla ifade ediyor.
Yıldırım, geçmişte özellikle 2002-2013 yılları arasında dövizle borçlanmanın avantaj olduğunu ve döviz kurlarının değer kaybettiğini hatırlatıyor ancak 2013’ten sonra bu tablonun tersine işlediğine dikkat çekiyor.
TL’deki değer kaybının bu tarihten sonra yıkıcı bir şekilde hızlandığına değinen Yıldırım, o şokun etkisinin sürdüğünü ifade ediyor.
Yıldırım yazısını şu satırlarla sürdürüyor:
“Yaz ortasında başlayan ve 10 puana varan faiz indiriminde bile TL sepet kura karşı yüzde 3 değerlendi. İşte bu değerlenmeye karşılık yurtiçi yerleşikler dövizden vazgeçmiyor.
Dolarizasyonun anası da babası da enflasyondur. Bu anlamda döviz mevduatları da tasarruf sahiplerinin enflasyondan korunma ve sığınma evidir. Yok edilmesi gereken yüksek enflasyondur. Kök sebep odur. O zaman sadece döviz kurları değil faizler de kalıcı ve doğal yollardan en düşük düzeylerine inebilir. Dolarizasyon eğilimi de son bulur.
Düşük tek haneli enflasyon rakamlarına inilmeden ve kalıcılığı sağlanmadan idari önlemlerle dolarizasyonun üzerine gidilmesi elbette sonuç sağlar. Ama tasarrufların altına ve gayrimenkule yönelmesine, finansal sistemin dışına çıkmasına ve verimsiz alanlara kaçmasına da yol açar.”