Analist Nate Schenkkan Washington, D.C. merkezli düşünce kuruluşu Freedom House için Türkiye’de değişen rejim üzerine ABD’nin bundan sonraki tutumunun ne olması gerektiğine dair bir rapor hazırladı.
“Türkiye’nin NATO’dan çıkma ihtimali hâlâ olası görünmese de, ABD’nin tarihin daha hızlı ilerlediği bir dönemde tüm olasılıklara hazır olması gerekiyor” diyen Schenkkan, “Buna İncirlik Üssü’nün kapatılması ihtimali de dahil” diyor. Raporda Türkiye’nin Rusya’dan S-400 satın alması halinde Türkiye’ye F-35 savaş uçağı satışının engellenmesi çağrısı yapılıyor ve Halk Bank’a yönelik ağır ceza uygulanması gerektiği savunuluyor.
Nate Schenkkan imzalı Freedom House raporu şöyle:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve partisi AKP’nin Haziran seçimlerindeki zaferi uzun dönemli demokratik düşüşü ve otoriteryenliğin güçlenmesi eğilimini destekledi.
Seçimler sona erdiğine göre ABD, Türkiye politikasını kendi başına yeniden gözden geçirme fırsatını değerlendirmeli.
ABD, Türkiye’yi “Batıda tutma” hedefini sürdürmeli ve Türkiye ile ilişkilerini yeniden düzenleyen Suriye politikasını yeniden değerlendirmeli. ABD vatandaşları ve hukukun üstünlüğünü korunmaya, Türkiye ile Rusya arasındaki askeri bir yakınlaşmaya karşı çıkmaya öncelik verdi.
Türkiye hala seçimle yönetiliyor olsa da demokratik sisteminin diğer tüm yönleri kargaşa içinde.
Seçimlerin ardından güçler ayrılığı ortadan kalktı. Seçimlerden önce bazıları muhalefet liderliğinde bir parlamentonun Erdoğan’ın güçlerini dengeleyebileceğini ummuştu. Ama AKP-MHP koalisyonuyla beraber bu ihtimal de ortadan kalktı.
Daha da önemlisi Türkiye artık parlamenter bir cumhuriyet değil. Cumhurbaşkanı olarak Erdoğan artık parlamenter onay süreci olmaksızın hükümete de başkanlık ediyor, Milli Güvenlik Kurulu’nun başkanlığını yapıyor, kanun hükmünde kararnamelerle kanun çıkarıyor.
Yeni sistemin ilk haftaları Erdoğan’ın kişisel kontrolünün kapsamını gösterdi. Yeni kabinede Erdoğan eski Enerji Bakanı olan damadı Berat Albayrak’ı getirdi.
Kabinedeki bir önemli değişiklik de eski Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar Savunma Bakanı olarak atandı.
Kabineden daha da önemlisi Cumhurbaşkanı’nın çıkardığı ilk kararnameler tüm hükümet sistemini biçimlendirecek yetkilere sahip olduğunu hatırlatıyor.
Seçim kampanyasının vaadi olarak Erdoğan 18 Temmuz’da OHAL’i kaldırdı. Gerçi, karar son ihraçların ardından geldi. Seçimlerin ardından 18 bin 601 memur ihraç edildi.
OHAL kaldırılmış olsa da Cumhurbaşkanı’nı benzer kararlar almaktan alıkoyan pek bir şey yok. Erdoğan çoktan yetkilerini devlet kurumlarını yeniden şekillendirerek sınamaya başladı.
Buna ek olarak, 18 Temmuz itibariyle meclisin tartıştığı yeni mevzuatla olağanüstü hal bir dizi kanunla yürürlüğe konacak.
Hükümet uzun süredir, ulusal büyüme oranlarını arttırmak için iç ve dış borçlanmayı teşvik etti. Bunun sonucu yüksek enflasyon ve zayıflayan bir lira ile faiz oranlarını yükseltmek için artan baskılar oldu.
Cumhurbaşkanı sürekli yüksek faiz oranlarının enflasyonu yükselttiğini tekrarladı. Merkez Bankası’na faiz oranlarını düşük tutması için emir verdi. Ama Merkez Bankası yönetmeliğindeki azıcık bağımsızlık kilit durumlarda faizleri yükseltti.
Erdoğan artık ya Merkez Bankası’nın işini yapmasına izin verecek ve kısa dönemli ama yönetilebilir bir yavaşlama yaşanacak ya da faizlerin düşük kalmasındaki ısrarını sürdürecek.
ABD-Türkiye ilişkileri lime lime oldu
Erdoğan zafer konuşmasında darbecilerin ABD’ye kaçtığını söyledi, ABD’den gelen oylar da muhalefeti destekler nitelikteydi. Erdoğan’ın Amerikan karşıtı söylemi terk etmesi olası görünmüyor, bununla birlikte bu retorik sadece daha derin bir yarılmanın işareti.
Başkan Barack Obama ilk döneminde Erdoğan’a demokratik Müslüman lider olarak yaklaşmış olsa da ikinci döneminde pek konuşmadı bile. Ayrışma Arap Baharı’nın ardından rtadoğu politikalarında başladı. Darbe girişiminden beri Türklerin suçlamaları ile Rusya’dan satın alınan S-400 hava savunma sistemi ile devam etti. Cumhurbaşkanı korumalarının ABD’deki protestoculara saldırmasıyla ABD vatandaşlarının ve diplomatik görevlilerinin Türkiye’de tutuklanması ilişkilerde yeni bir dip noktaya getirdi.
ABD hükümeti uzun süredir Türkiye ile ilişkileri düzeltmek istiyor ama Türkiye’nin de bunu istediğine dair çok az emare var. Amerikalı papaz Andrew Brunson’un tutukluluğunun devamı kararıyla Türkiye ilişkileri normalleştirmek için en basit adımları dahi atmıyor.
Trump yönetimi hedefinin Türkiye’yi “siyasi ve stratejik olarak Batıda” tutma olduğunu açıkladı. Türkiye stratejik olarak NATO ile Rusya nüfuzunun birleştiği yerde bulunuyor. Ülke Rusya’nın jeopolitik tehdidi karşısında stratejik öneme sahip.
ABD’nin Türkiye siyasetini yeniden değerlendirme fırsatı var. Suriye politikası ABD-Türkiye ilişkilerini etkilemede büyük rol oynadı. Türkiye’nin kuzey Suriye’de ABD harekatını reddetmesi göz önünde bulundurulmalı. ABD’nin kuzey Suriye’den çıkıp YPG’yi desteklemekten vazgeçmesi ilişkileri yeniden canlandırabilir.
Böyle bir yaklaşım için şu unsurlar gözönünde bulundurulabilir:
* Ankara, Rusya’dan S-400 satın alması halinde Türkiye’ye F-35 savaş uçağı satışı engellenmeli.
* Satın alım gerçekleşirse Türkiye’yi ağır ikincil yaptırımlar altına sokacak olan Yaptırımlar Yasası’nın yaptırım yetkisini kullanın.
* Türkiye, ABD’li vatandaşları keyfi olarak alıkoymadığını teyit edene kadar Türkiye’nin Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası ve Uluslararası Finans Kurumu’ndan finanse edilmesine karşı çıkılmalı.
* Halk Bank’a yönelik ağır ceza uygulanmalı.
• Özellikle Amerikan vatandaşlarının ve çalışanlarının haksız tutukluğu olmak üzere ciddi insan hakları ihlallerinde bulunan yetkililere karşı yaptırımlar uygulanmalı.
Bu politikalar, Rus silah sistemlerinin tedariki, İran’a yönelik yaptırımların ihlalleri, Amerikalıların haksız yere tutuklanması ve insan hakları savunucuları ve gazetecilerine yönelik zulüm konusundaki ABD’nin kırmızı çizgilerini güçlendirir.
ABD, Türkiye ile ittifakını yeniden gözden geçirmeli. Türkiye’nin NATO’dan çıkma ihtimali hâlâ olası görünmese de, ABD’nin tarihin daha hızlı ilerlediği bir dönemde tüm olasılıklara hazır olması gerekiyor. Buna İncirlik Üssü’nün kapatılması ihtimali de dahil.
Son olarak seçimler yeniden gösterdi ki Erdoğan’ın Türkiye’yi götürdüğü yöne karşı çıkan büyük gruplar var. ABD çeşitli araçları kullanarak hukukun üstünlüğünü, toleransı ve insan haklarını savunan Türk vatandaşları desteklemeye devam etmeli. Yönetim değişim ve eğitim programlarına yatırım yapmalı, Kongre bunun gibi projeler için baskı yapmalı. Buna ek olarak, USAID, Türk vatandaşlarına yarar sağlayan demokrasi ve yönetişim çalışmalarını yürütmeme konusundaki uzun süredir devam eden politikasını bırakmalı, Türkiye’de ve sürgünde çalışan gazetecilik ve sivil toplum gruplarına finansman sağlamalı.