Cezaevi içinde işkence, cezaevi dışında işkence. Soykırımın evrensel tanımına tam anlamıyla uyan Erdoğan rejiminde çekilen bu fotoğrafa iyi bakın… Ve unutmayın!
Sadece şu tablo bile darbenin tiyatro olduğunu ve Erdoğan-Fidan-Akar üçlüsünün başrolde olduğunu anlatmaya yetiyor. Hitlervari bir oyunla kendisine karşı darbe tertipleyip vatandaşların tepesine çöken Erdoğan rejimi, istediklerini elde etmiş olmasına rağmen Nazivari uygulamaları sürdürüyor.
Cezaevlerinde işkence, kötü muamele, şantaj, baskı, tehdit, dayak, tecavüz haberlerinin ardı arkası kesilmiyor. Türkiye adeta Guantanamo’ya dönmüş durumda. Ne bu işkencelerin raporunu tutacak resmi görevli, ne de bunları haberleştirecek bir basın kaldı ortada. Erdoğan’ın SS tugayları ve tetikçileri ise serbestçe tehditlerini, AK milisler de muhaliflere sokak ortasında saldırılarını sürdürüyor.
Türkiye’nin bu karanlık günlerine dair birçok fotoğraf karesi hafızalarda.
Ama bunların arasında birkaç gün önce çekilen bir fotoğraf var ki, Hitlererdoğan’ın Nazi döneminde yaşadığımızı tüm gerçekliğiyle yüzümüze çarpıyor bir kez daha.
Babasının kucağında bir çocuk… Yaşı 5’ten küçük. Cezaevi nakil aracının içinde ise annesi var. Bir yerden başka bir yere naklediliyor.
Demir parmaklıklar ve buzlu camın ardında haftalardır görmediği annesi…
Boyu onu görmeye yetecek kadar uzun değil. Bu yüzden babası onu, o küçük ama içinde dünyanın en zalim hikayelerinden birini barındıran soğuk pencereye doğru kaldırıyor.
Bir kaç saniye boyunca yüzüne, gözlerinin içine baktığı annesinin hayali… Kimbilir ne kadar daha bu hayalle yetinmeye, geceleri ona sarılarak uyumaya çalışacak. 3-4 saniyenin artçı depremleri ne kadar sürecek kim bilir.
Biliyoruz. Bundan daha acıklı fotoğraf ve videoları görmelerine rağmen, masum insanlara zulmetmeye devam eden AKP’nin insanlıktan çıkmış neferleri… Ve bu zulüm başından bu yana hazzetmedikleri Hizmet hareketine yapıldığı için yapılanları destekleyen veya görmezden gelen “vatandaşlar.” “Kesin bir suç işlemiştir” cinayetiyle masumları bir kez daha öldüren vicdansızlar. Bu kareyi de görünce vicdanları harekete geçmeyecek, biliyoruz.
Mesela bu fotoğrafın arkasındaki “Onlarca annenin, çocukları onlara sarılmasın diye aylar sonra gelen görüş gününde inadına başka yerlere nakledilerek görüşten mahrum edildikleri” çıplak gerçeğini duymazdan gelecekler.
“Zalime sakın meyletmeyin, ateşi size de dokunur” ilahi uyarısına kulaklarını kapayacak, top yekün bir vicdansızlık toplumunun sağır, kör, dilsiz fertleri olarak yaşamaya devam edecekler.
Gözyaşları bir gün olsun dinmeyen mazlumlar, mağdurlar, gadre uğrayanlar içinse çok önemli bu fotoğraf. Onların hem şeref madalyası, hem dua dilekçesi.
Zalimlere karşı Allah’ın yardımını beklerlerken, işte bu çocuğun hasretini, annesinin gözyaşını, tüm hasretlere ve gözyaşlarına katarak bir zarfa koyacak… Ve “Allah’ım sen görüyorsun” diyecekler.
Bu kare, zalimin zulmünü kayıtlara geçirirken, ileride muhtemel ki “Biz zulüm filan görmemiş, duymamıştık” diyenlerin suratına inecek bir şamar gibi rafta “o günü” bekleyecek.