Yaptırımlarla sonuçlanan Brunson pazarlığı nasıl bozuldu?
Ancak Brunson, ev hapsi kararı uygulanarak serbest bırakılınca ABD’den sert yaptırım mesajları gelmişti. Çarşamba günü ise ABD tarafından İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’e yaptırım kararı uygulanacağı açıklandı.
Bloomberg ise anlaşmanın bozulmasının ardında yatan nedenin Halkbank olduğunu yazmıştı. Hürriyet yazarı Cansu Çamlıbel yazısında Brunson krizinin perde arkasını kaleme aldı.
Çamlıbel’e göre ABD’nin Brunson üzerinden Türkiye’yi baskı altına alacak adımlar atması sır değildi. Temmuz ayı boyunca da ABD-Türkiye arasında bu yüzden pazarlık yapılıyordu.
Ahval’de yer alan habere göre; ABD, son derece net bir şekilde Brunson aleyhindeki iddiaların düşürülerek ülkesine gönderilmesini istiyordu. Ancak Türkiye pazarlık masasından somut bir talebin karşılanmasını istiyordu. Bu da Halkbank kozu oldu. Çamlıbel, “Ankara tercihini – yine kimseye sürpriz olmayan bir hamleyle – kısa vadede Türkiye’ye ekonomik anlamda büyük zarar verme potansiyeli taşıyan Halkbank dosyasından yana kullandı” diyor.
Çamlıbel’e göre Amerikan tarafı pazarlıklar sırasında Brunson’a karşılık Atilla’nın Türkiye’ye gönderilmesi fikrine yeşil ışık yakmıştı. Yazıda, ABD’nin Halkbank’a kesilmesi muhtemel cezayı da en düşük sınırda tutacağı yönünde garanti verdiği de aktarılıyor.
İsrail’de tutuklu bulunan Ebru Özkan’ın da pazarlık konusu edildiği gündeme gelmişti. Ancak Çamlıbel, Özkan konusunun Erdoğan’ın ricası olduğunu belirterek, bu durumun Trump tarafından Brunson’a karşı takas talebi olarak algılandığını söylüyor ve ekliyor:
“Sonrası malum… Ebru Özkan’ın salıverilmesi için İsrail Başbakanı Netenyahu’ya telkinde bulunan Trump, Türkiye’nin de karşılığında Pastör Brunson’ı salıvermesini beklerken ev hapsi kararıyla karşılaşınca devreleri yandı. O güne kadar sürekli Trump’ın ‘benim için çok özelsiniz’ türünden güzellemelerine muhatap olan Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere Ankara’da pazarlık sürecine müdahil olan herkesi şoka uğratan o yaptırım tweet’i vardığımız dramatik noktanın başlama vuruşu oldu.”
Çamlıbel, yazısında Halkbank ile ilgili açılan yeni bir soruşturma daha olduğunu ileri sürüyor:
“Ancak Washington’ın bu iki kuvvetli adımı atması dahi Ankara’nın Halkbank konusundaki baş ağrısını çözemeyecekti. Zira Halkbank dosyasının henüz kamuoyunda bilinmeyen boyutu şuydu; İran’a yönelik yaptırımların delinmesi iddiasıyla Halkbank yeniden soruşturma altındaydı. Hem de ABD’de Halkbank’ı hedef alan sadece bir değil, iki yeni soruşturma yürüyordu. Birinci soruşturma, iki gün önce Başkan Trump’ın talimatıyla Adalet Bakanı Gül ile İçişleri Bakanı Soylu’yu yaptırım listesine alan ABD Hazine Bakanlığı’na bağlı Yabancı Varlıkların Kontrolü Ofisi (OFAC) tarafından yürütülüyordu. İkinci soruşturmanın adresi daha da tanıdıktı; Zarrab ve Atilla davalarını başlatan New York Güney Bölgesi Başsavcılığı!”
Çamlıbel’e göre krizin nedeni sadece Halkbank veya Trump’ın Özkan’ın salıverilmesi konusundaki Erdoğan’ın ricasını yanlış anlaması değil. Çamlıbel, pazarlık için pek çok kanalın ‘dost’ sıfatıyla araya girdiğini belirterek, “Farklı kanalların mesaj kirliliği yarattığını konuya müdahil pek çok kaynağımdan dinledim. Arka kapı diplomasisine teşne olanların sayısı arttıkça pazarlık iyice dallanıp budaklanmış” diyor ve krizin nedenini şu cümleyle özetliyor:
“Krizin sebebi yanlış anlaşılma mı, yeni bir Halkbank iddianamesi olasılığı mı, gayri resmi kanallardan arabuluculuğa soyunanların mesajları bulandırması mı?’ diye sorarsanız, ‘hepsi’ derim.”
Artık Pastör Brunson’ı serbest bırakmasının çok daha zor olduğunu savunan Çamlıbel, Washington’da Brunson bırakılmadığı takdirde devreye sokulacak yeni yaptırım kararlarının Başkan Trump’ın masasında imza beklediğinin konuşulduğunu aktarıyor:
“İşin kötüsü uzun zamandır ilk defa Beyaz Saray, ABD Dışişleri ve Kongre Türkiye’ye yaptırım uygulanması konusunda aynı sayfada.”
Hürriyet’te yayımlanan yazı ise internet sitesinden bir süre sonra yayından kaldırıldı.
Yazının linkine tıklanıldığında okurun karşısına ‘yazarlar’ bölümü çıkıyor: