The Economist’te yayınlanan makalede Arap ülkelerinden muhaliflerin İstanbul’da toplandığına dikkat çekildi, “Ama Suud gazeetci Cemal Kaşıkçı’nın koyboluşu, kendilerini daha az güvende hissetmelerine neden olabilir” dendi.
Türkiye’nin Ortadoğu’yu kaybetmesinden yüzyıl sonra İstanbul yeniden Arap başkenti.
Arap dünyasından mülteciler, muhalifler ve göçmenler, 1918’e kadar kendi topraklarını yöneten eski emperyal kente üşüşüyor. İstanbul’ın “Küçük Suriyesi”nde popüler bir kafe olan Muhtar’da Arap baharını ezmiş rejimlerden kaçanlar kakulelerini yudumluyorlar. Bir zamanlar Osmanlı Türklerinin hüküm sürdüğü Mısır, Suriye, Yemen ve diğer Arap ülkelerinden geliyorlar. Bazıları barışçıl yolları, diğerleri de şiddetli yolları savunuyor. Kuveytli bir muhalif “Bu tiranlar iktidarlarını asla barışçıl bir şekilde devretmezler” diyor.
İstanbul 1,2 milyon Arap’a ev sahipliği yapıyor olabilir, bunların arasında Türkiye’deki sayısı 3 milyondan fazla olan Suriyeli mülteciler de var. Mısır’ın eski bir cumhurbaşkanı adayının yanı sıra, vatandaşlıktan çıkarılmış Kuveytli milletvekilleri ve Yemen’den eski bakanlar da var. Düzinelerce Arap internet sitesi, uydu televizyonları ve think-tank kuruluşları anavatanlarındaki dertleri naklen yayınlıyor. İstanbul Arap Medya Derneği’nin 850 gazeteci üyesi var.
Çoğu Arap devleti yabancıların ve -o ülkede doğup büyümüş dahi olsalar- çocuklarının vatandaşlıklarını reddediyor. Bunun aksine Araplar beş yıl boyunca oturduktan ya da 250 bin dolar getirdikleri takdirde Türk pasaportu alabiliyor. Dubai’den İstanbul’a taşınmak için gerekli miktarı ödeyen Lübnanlı eğitim uzmanı “Orada bize köle gibi davranılıyor” diyor, “Biz buraya aidiz”.
Bazı Araplar, daha az dostane olan Avrupa’da sığınma kazanamadıktan sonra şehre geldiler. “Burası daha aşina, Müslümanlar ve eve de daha yakın” diyor bir başvurucu. Suudlar da evde işler yolunda gitmezse diye mülk satın alıyorlar.
Türkiye’nin siyasi sistemi bir başka cezbedici unsur. Demokrasisi Avrupa’nın gözünde kusurlu olabilir ama çoğu Arap rejimiyle karşılaştırıldığında en iyi örnek.
Eşi de bir Arap olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2011’in Arap ayaklanmalarını ve bugünkü Cumhurbaşkanı Abdülfettah el-Sisi 2013 yılında bir darbeyle başa geçene kadar Mısır’ı kısa bir süre yöneten Müslüman Kardeşleri hala destekliyor. Bir zamanlar Mısır Başkanlığına adaylığını koyan ve bugün İstanbul’da kendi televizyonuna sahip olan Ayman Nour “Burası Arap baharının son köşesi” diyor.
Bugünlerde ateşli Arap grupları müzik yapmak için İstanbul’a geliyor. Şehir ayrıca Arap olmayan bir toprakta yapılan en büyük Arap kitap fuarına ev sahipliği yapıyor.
Geçtiğimiz ay İsrail, Batı Şeria ve Gazze’den gelen Filistinliler için bir okul açıldı. İstanbul’ın çevre mahallesinde kurulan yeni İbni Haldun Üniversitesi, İslami değerleri yaymak için ümmetten, yani Müslüman uluslardan öğrencilere burs veriyor.
Erdoğan’ın oğlu Bilal de okulun yönetiminde. Yeni kurulan Demokratik Devrimleri Savunma Arap Konseyi şehirdeki tüm Arap göçmenleri biraraya getirmeyi amaçlıyor. Ama Suud gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın koyboluşu, kendilerini daha az güvende hissetmelerine neden olabilir.