Müebbet hapis cezasına çarptırılan gazeteci-yazar Ahmet Altan’a yönelik hak ihlallerine bir yenisi daha eklendi.
6 Kasım tarihli yazısında, Başlangıç, mektubun üzerinde, “Sayın Ahmet Altan, Silivri Cezaevi, Silivri/TÜRKİJE” yazdığını ancak Altan’a ulaştırılmayarak üzerine büyük harflerle ‘İADE’ yazıldığını ve altına da ‘Adresten ayrılmış’ notu düşüldüğünü belirtti.
Mektubun, 30 yıldır Avrupa’da sürgün hayatı yaşayan Fatma Dikmen tarafından kaleme alındığını ifade eden Başlangıç, iade edilen zarfı açtığını, içinden sarı bir kart çıktığını ifade etti ve mektupta yazılanları aktardı:
“Bu çok geç kalmış ‘merhaba’yı kabul etmenizi rica ediyorum. Sebep şu: Rehin alındığınız günden beri size ve M. Altan’a göndermek üzere aldığım kartlar, masamda bir vicdan eziyeti gibi duruyor. Sanki ellerim kırıldı, kalemi tutamadım, gün be gün azalarak, utanarak, kendime öfkelenerek yaşadım.
Şimdi internette Sanem ile resminizi gördüm.
‘Şimdi’ dedim yaz, ne yazarsan yaz, ama yaz!
Ben Akşam (eski) gazetesinde Ç. Altan’ın makalelerini ve gazetenin tümünü okuyarak sağlam bir bilinç ve duruş edindim. Ardından sizi sürekli izledim. Bana ikinci bir yol feneri oldunuz.
Şimdi Amsterdam’da otuz yıldır mecburi ikametteyim. Size ulaşıp bir dal çiçek getirme şansım bile yok.
Beni bağışlayacak dev bir yürek ve akıl taşıdığınızı biliyorum. Eğilmez başınız önünde diz çökerek ve anlatılacak muhteşem Silivri hikayelerini bekleyerek en iyi duygularımı, saygılarımı iletiyorum.”
Başlangıç, katıldığı bir etkinlikte 70 yaşındaki Dikmen’in yanısıra çok sayıda genç Türkiyeli’nin de bulunduğunu hatırlattı ve bu insanların ortak özelliğinin ya haklarında dava açılması ya da hapis cezasına çarptırılmaları olduğuna işaret etti.
İnsanların öykülerini dinlerken içinin daraldığını ifade eden Başlangıç, “Bütün anlatımlar aynı kapıya çıkıyordu; Türkiye artık düşünen, muhalefet eden, haksızlığa boyun eğmeyen insanlar için koskocaman bir cezaevine dönüşmüştü” yorumunu yaptı.
Başlangıç, eleştirilerini şöyle sürdürdü:
“Erdoğan’ın tek adam rejimi Türkiye’yi dünyanın en büyük cezaevine dönüştürüyor asıl olarak.
İşte “ileri demokrasi” diye ben buna derim.
Ama eminim, dünyadaki cezaevlerindeki tutuklular ve hükümlüler arasında bir münazara, bir bilgi yarışması, bir kompozisyon, bir gazetecilik, bir öykü ya da roman yarışması yapılsa, Türkiye bu alanda kesin dünya şampiyonu olur.
Çünkü gazeteciler, yazarlarla dolu Türkiye’nin cezaevleri. Büyük bölümü HDP’li olan milletvekilleri, parti yöneticileri içerde.
Türkiye’nin cezaevlerindeki sırf üniversite öğrencilerinin sayısı 70 bin.
Yani bir araştırma yapılsa, iddia ediyorum ki değil Avrupa’nın, en eğitimli, en yetenekli tutuklu ve hükümlüler oranı açısından Türkiye dünyanın şampiyonu olur.
Dışarıda kalanların çoğunluğu ise malum; Silivri Cezaevi’nde yattığı tüm dünya tarafından bilinen Ahmet Altan’a giden bir mektubun üzerine “Adresinden Ayrılmış” yazacak kadar yerli ve milli!”