İngiliz Financial Times gazetesi, bugün Türk Lirası’ndaki düşüşün ve şirketlerin borç yönetimi kabiliyetlerinin azalmasının ekonomiye yönelik kaygıları artırdığına ilişkin bir haber yayınladı.
“Yıllarca ekonomik büyümenin yakıtı ucuz dış krediydi. Şirketler, dolar ya da euro cinsinden yüklü krediler aldı. Ancak Türk Lirası değer kaybettikçe, borç ödeme maliyeti hızla artıyor. Türk Lirası’nın oynaklığı, ülke ekonomisinin durumuna yönelik endişeleri daha da artırıyor. Uzmanlar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen hafta Haziran ayında erken seçime gitme kararı almasının nedeninin de bu olduğunu söylüyor.”
‘ŞİRKET BORÇLARININ GSYİH’E ORANI YÜZDE 70′
Gazeteye konuşan Washington merkezli Uluslararası Finans Enstitüsü’nden Uğraş Ülkü, yaptıkları hesaba göre Türkiye’de şirketlerin borçlarının Gayrisafi Yurt İçi Hasıla’ya (GSYİH) oranı yaklaşık yüzde 70 ve bunun çoğu döviz cinsinden, “bu nedenle lira zayıfladıkça, şu ana kasar kapsamlı bir temerrüt gözlemlenmese de, döviz kurundaki artış kârları sıfırlıyor ya da bilançoları bozuyor” diyor.
Ülkü’ye göre bu yıl Amerikan Doları karşısında yaklaşık yüzde 7 değer kaybeden Türk Lirası aynı seyri izlerse, durum daha da kötüleşebilir.
MB’NİN DÖVİZ REZERVİ BORCUN YARISI KADAR
Gazete haberinde Türkiye’de cari açığın milli gelire oranının 2016’da yüzde 3,8 düzeyinde iken 2017’de yüzde 5,6’ya çıktığına değinilmiş ve buna ilişkin, “Türkiye’nin dış finansmana ihtiyacı var ve ülkedeki mevcut siyasi iklim uzun vadeli doğrudan yatırımları caydırıcı nitelikte. Kısa vadeli “sıcak paraya” bel bağlayan Türkiye bu nedenle küresel mali piyasalardaki ani değişimlerden bu kaynakların kesilmesi suretiyle olumsuz etkilenebiliyor.” denilmiş.
Merkez Bankası’nın mevcut 90 milyar dolarlık döviz rezervi finanse edilmesi gereken borcun yarısı kadar. Bu durum ve diğer sorunların Türk Lirası’nı olumsuz etkilediğini, son 5 yılda Dolar/TL kuru yüzde 100’den fazla arttığı belirtilen haberde kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s tarafından yapılan uyarılar ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faizlerin artırılmasına karşı oluşu hatırlatılıp, Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun bugün faiz koridorunun üst bandını 50 baz puan artırmasının dahi yeterli olmayabileceği değerlendirmesi yapılıyor.