AKP iktidarı döneminde yap-boza dönen eğitim sisteminde bir kez daha değişikliğe gidiliyor.
Son karar, sistem değişikliklerinin 15’incisi olacak.
Bakanlığın paylaştığı yeni ders çizelgelerine göre 9, 10 ve 11’inci sınıflardaki ders saati 40’tan 35’e düşürüldü.
BirGün’ün haberine göre Eğitim Uzmanı Ali Taştan, ortaöğretimde toplam 347 bin öğretmenin görev yaptığını anımsatarak “Bu öğretmenlerin haftalık girmesi gereken ders saati 21. Ders saatlerinin azaltılmasıyla 67 bin öğretmen dört yıl içinde norm dışına çıkacak” diyor.
Bakanlığın yılda ortalama 20 bin öğretmen atadığını, bunların altı bine yakınının ortaöğretimde görevlendirildiğini anlatan Taştan, yeni sistemle birlikte uzun bir süre liselerde öğretmen ihtiyacı olmayacağını savunuyor.
Lisede Ne Yaptık?
Ortaöğretim Tasarımının detayları burada #Eğitim2023 pic.twitter.com/imt3GiZkX2
— MEB (@tcmeb) 19 Mayıs 2019
Taştan, özellikle bazı branşlar için atamanın, “Hayal” olacağını belirterek “Atanmayan öğretmen sayısı gün geçtikçe daha da artacak” görüşünü dile getiriyor.
Fen ve bazı Sosyal Bilimler branşlarında sorun yaşanmayacağını ancak aralarında Tarih’in de olduğu birçok branşta norm fazlası öğretmenlerin ortaya çıkacağını söyleyen Taştan, öğretmenlerin yeni sistemden olumsuz etkileneceğini düşünüyor.
Ders saatlerinin azaltılmasının olumlu olduğunu düşünen Taştan, “Derslerden kalan zamanlarda bir takım farklı çalışmalar yapılacağı söyleniyor ama bunlara hangi branşların nasıl gireceği belli değil. Resim, Müzik gibi alanların öğretmenlerinin bu çalışmalarda görev alamayacağını düşünüyorum” ifadesini kullanıyor.
Okul yöneticilerinin liyakate göre görevlendirilmediğini ifade eden Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan da seçmeli ders sayısının artırılmasının bu nedenle sorunlara yol açacağını söyleyenlerden:
“Ortaöğretim Genel Müdürlüğü üzerinden hazırlanan raporda, ortaöğretimdeki değişikliğinin yaşama geçirilmesi durumunda 67 bin 379 öğretmenin norm fazlası sorunu yaşayacağı riski açıkça ifade edildi. Hem öğretmenlerin hakları, hem de öğrencilerimizin eğitim hakkı bütünlüğü üzerinden bir planlama yapılmadan, öğretmenleri karar süreçlerine katmadan sistem değişikliğine gidildi. Değişim adı altında bir algı yaratılmak istendi ancak atılan her adım ile kamusal ve bilimsel eğitimi esas almayan, eğitim emekçilerinin hakkını yok sayan politikaların devam ettiği gerçekliğini yaşıyoruz.”