Üç ay tutuklu kaldıktan sonra ilk duruşmada serbest kalan Boğaziçi Üniversiteli öğrencilerden Deniz Yılmaz ve Yusuf Noyan Öztürk, protestonun ardından yasal süreç beklemediklerini söyledi.
Harekat kapsamında Afrin kent merkezine girilmesinin ardından Boğaziçi Üniversitesi’nde bir grup öğrenci lokma dağıtmıştı. Başka bir grup öğrenci de “İşgalin, katliamın lokumu olmaz” yazılı pankart açmıştı.Reklam
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘vatan haini’ ve ‘terörist’ diyerek hedef gösterdiği öğrencilerden 14’ü tutuklanmıştı.
6 Haziran’da hakim karşısına çıkan öğrencilerin 14’ü de tahliye edilmişti. Cumhuriyet’ten Zehra Özdilek’e konuşan Boğaziçili öğrencilerden matematik bölümü üçüncü sınıf öğrencisi Deniz Yılmaz, yaşanan olaydan sonra gözaltına alınabileceklerinin hiç aklına gelmediğini belirterek, “Daha öncesinde yasal bir sıkıntıya rastlamamıştık. Suçlamaları duyunca bir şaşkınlık oldu. Komik geldi. Çünkü aklı başında herhangi birisi biraz Boğaziçi Üniversitesi’ni gözlemleyip yaşananları az buçuk takip ediyorsa suçlamalarla ilişkili bir durum olmadığını hızlıca kavrayacaktır. Yasal bir sürecin başlatılması trajikomiktir” dedi.
Yılmaz, cezaevindeki koşullarıysa şu sözlerle anlattı: “İlk ay gazete alamadık. Sabah kalktığımızda sayımdan sonra kahvaltı yapıyorduk. Ardından ders çalışmamız için bir sessizlik saati oluşturuldu. Cezaevinin en büyük sıkıntısı kesin zaman aralıkları. Kendinizi oraya disiplinize etmeniz gerekiyor. Aynı zamanda bütün temizlik işleri de bizim üzerimizdeydi. Normalde yedi kişi için yapılmış koğuşlarda 33 kişi kalıyorduk. Sağlık temel hakkımız ama revir için haftalık limit konuyordu. Okulumuz sayesinde kütüphane fena değildi. Okulumuz imzalı kağıtlar göndererek kendi ders notlarımızı içeri almamızı sağladı.”
‘Sözlü hakaret ve şiddete maruz kaldım’
Sosyoloji ve Siyaset Bilimi öğrencisi Yusuf Noyan Öztürk de yasal bir sürecin beklenilmediğini belirtti. Öztürk şöyle konuştu: “Gözaltına alındığımda çok şaşırmıştım. Neden gözaltına alındığımı bilmiyordum. Ben okul kampüsünün içindeki yurtta kalıyordum. Arkadaşlarıma ‘Bir ifade verir dönerim, bekleyin beni’ demiştim. Üç ay sonra aralarına dönebildim. O gün sabaha karşı saat 04.00’e kadar ders çalışmıştım. 05.00’te de küçük yurt odasının içinde üç tane özel harekat polisi, sivil polisler, yurt müdürü, yurt güvenliği eşliğinde gözaltına alındım. Sözlü hakaret ve tehdite maruz kaldım.”
Öztürk, 14 gün gözaltında tutulduğunu, fiziksel olarak darp edildiğini ve tek başına tutulduğunu şu sözlerle anlattı: “Süreç içerisinde konuşabileceğim kimse yoktu. Yapay bir tecritti. Baskı sürekli devam ediyordu. Bizimle aynı hücrede kalan insanlarında bize karşı gaza getirilmesi gibi olaylar olmuştu. En tehlikeli kısmı belki de oydu. Cezaevinde de hedef gösterildik.”