Ekonomist Emre Alkin, blogunda ABD ekonomisinin gidişatını ve Trump’ın yeniden başkan seçilme ihtimalini kaleme aldı:
Kendi derdimize düştüğümüz için başımızı kaldırıp dünyada olup bitenlere bakamıyoruz. Hep söylediğim gibi: Dünyanın bozulduğu bir durumda, Türkiye kendi başına düzelemez. Başkasının parasıyla büyüyoruz. “Büyüyorduk” desek daha doğru olur.
Bu sebeple en başta Küresel Gelirin % 25’ini yaratan ABD Ekonomisine bakmak gerekiyor.
Amerikan Ekonomisi ile ilgili geçen hafta Başkan Trump’ın yaptığı açıklamaları izledim. Yaklaşan seçimler sebebiyle oldukça güçlü bir ses tonuyla ekonomi hakkındaki görüşlerini seslendirdi. Kişisel harcamalarda beklenenden fazla yükseliş olması da Trump’ın ses tonuna güç vermişti diyebilirim.
Aslına bakılırsa, kişisel harcamalardaki artış aynı zamanda ekonomiye olan güvenin de bir göstergesi sayılabilir. ABD gibi ülkelerde gelecek endişesi var ise, hane halkının tüketimi kıstığı biliniyor. Ancak ilginç bir gelişme daha var: Kişisel harcamalar beklenenden daha yüksek açıklandı ama kişisel gelirler ise beklendiği kadar yükselmedi.
Demek ki, ABD vatandaşları gelirleri yükselmeden harcamaya başlamışlar diyebiliriz. Fed’in uzun zamandır düşük tuttuğu faizleri azar azar yükseltmesine rağmen, seviye hala oldukça düşük. ABD bir likidite tuzağına girmeden düşük faizlerin nimetlerinden faydalanıyor diyebilirim.
Burada Fed’in geçen yılki adımlarının başarılı olduğunu söylemek gerekiyor. Faiz artışı kararı aynı zamanda “ekonomi doğru yolda” mesajı verdi. Enflasyon da ılımlı şekilde yükseldiği için tüketicilerin şevki kırılmadı. Bu arada tasarruf edebilenler de pozitif reel faiz ile bankalarda paralarını değerlendirebildiler. Trump’ın sert mesajlarına ve Fed Başkanlığındaki değişikliğe rağmen para politikasında tavırlı bir duruş sergilendi diyebilirim. Son toplantıda Fed faizlerle ilgili bir değişiklik yapmadığını hatırlatalım.
“Bu gidişle Trump bir daha seçilebilir…”
Tüm bu gelişmeler ABD’nin 2008-2009 krizinin artçı şoklarını da geride bıraktığını müjdeliyor diyebilirim. Yine de enflasyon ve fiyat endekslerinde hala beklenenden daha yavaş bir gelişme mevcut. Bu durum küresel emtia ve tarım fiyatlarındaki yatay seyirden de kaynaklanıyor olabilir. Talep tarafında da baskı oluşturacak kadar ciddi bir hareketlenme olmadığı için fiyatlar mutedil seyrediyor.
Yukarıda bahsettiklerim Amerikan Ekonomisi’ndeki toparlanmayı kanıtlıyor ama, sivil teknolojilerin üretimi konusunda Çin ile rekabette geriye düşme ihtimalinin de altını çizmek istiyorum. Aslına bakılırsa ABD’nin giderek mal üretiminde harp teknolojilerine yöneldiğini, sivil tarafta ise yazılım ve hizmetlerde ağırlığını koymaya başladığını gözlemliyorum.
Trump’ın sürekli olarak konvansiyonel sektörleri ayağa kaldıracağına dair söylemlerine rağmen, ABD’nin bu yöne doğru gidebilme imkanı kaldığını düşünmüyorum. Sanıyorum ikinci kez seçilene kadar bu retorikte ısrar edecek. Hatta Çin ile Ticaret Müzakerelerini de seçim kampanyasına dahil edecek şekilde idare edeceğini tahmin ediyorum.
Bu yazı Emre Alkin’in blogundan alınmıştır