İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, başarısızlıkları kimler tarafından niçin ödüllendirildi?
Türkiye’de 15 Temmuz darbe projesinin sahnelenmesinde büyük payı olan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, yaşattığı zulümleri katmerleştirmeye devam ediyor. En son Cumartesi Anneleri’yle ilgili söylediği sözlerle tepkileri üzerine çeken Soylu, siyasi geçmişinde kimler tarafından korunup kollandığı ve nasıl bakan olduğu merak konusu oldu.
AHMET GÖRÇÜM/AKTİFHABER
Süleyman Soylu, Türkiye İçişleri Bakanı olarak gösterdiği insafsız ve vicdansız tavırlarla tarihe geçiyor. Fakat çocuklarının kemiklerini arayan Cumartesi Anneleri’ni “paçoz terör örgütleri” diyebilen, döneminde işkence, rüşvet patlayan Soylu’ya gerektiği gibi eleştirilmiyor. El üstünde tutuluyor. Ne ilginçtir ki; İdris Naim Şahin’in arkasından “Kurbanam kalın kaşına, Taç yakışan başına, Bir gün görmesem ey İdris Naim, Yanarım ataşına.” Şiirlerle hicivlerle yazan Sırrı Süreyya Önder gibi isimler, bir şiir de Soylu’ya yazamıyor. Sadece az sayıda aydın, entelektüel “cılız” tepkiler gösterebiliyor. Peki Soylu, bir numaralı Recep Erdoğan düşmanıyken nasıl birden bire “en gözde” adamı oluverdi. Nasıl olur da, Erdoğan’ın damadına omuz atabilecek kadar kendine güveniyor. Hayatı başarısızlıklarla dolu birisi bu gücü nereden alıyor? Halkla hiçbir karşılığı olmayan, girdiği ilçe belediye başkanlığı dahil her seçimi kaybeden bir isim, nasıl bu noktalara gelebilir?
HİKAYESİ GOP’TA BAŞLADI!
Siyasi geçmişi incelendiğinde Soylu, tam bir “kaybedenler kulübü” üyesi. Soylu’nun kariyeri yaşadığı, liseyi okuduğu, sigortacılık işi yaptığı Gaziosmanpaşa’da başladı. 1999 yerel seçimlerinde belediye başkanı adayı olarak girdi. İstanbul’un genelde alt düzey gelir grubuna ait insanların oturduğu ve sağ seçmenin çok güçlü olduğu belediye başkanlığı seçimlerini, 93 bin oyla Fazilet Partisi’nin adayı Recep Koral kazandı. Süleyman Soylu seçim yarışında sadece 29 bin oy alabildi (%9,3). DSP ve Anavatan’ın bile arkasında kalarak 4. Oldu.
HDP Milletvekili Garo Paylan 2017’de ’90’lı yılların Mehmet Ağar’ı bugünlerin Süleyman Soylu’su’ diye bir tespitte bulunmuştu.
BAŞARISIZLIĞI ÖDÜLLENDİRİLDİ
Soylu’nun başarısızlıklarının ödüllendirilmesi o dönemde başladı. Belediye başkanlığını kaybettikten tam 10 gün sonra 29 Nisan 1999’da DYP İstanbul İl Başkanlığı’na atandı.
2002 milletvekilliği seçimlerine DYP’den aday oldu. İstanbul 2. Bölge’den vekillik yarışına girdi. Soylu’nun seçim bölgesinde DYP, sadece 64 bin oy alabildi. Partisi baraj altında kaldı!
AĞAR’IN ELİ HEP ÜZERİNDE
DYP, 22 Temmuz 2007 Genel Seçimleri öncesinde ANAP’la birleşme çabaları esnasında Demokrat Parti ismini aldı. Ancak seçimlerde baraj altında kaldı. O dönemde partinin Genel Başkanı olan Mehmet Ağar´ın istifasının ardından yapılan olağanüstü genel kurulun üçüncü turunda Soylu seçildi. Aslında bir nevi Ağar, Soylu’yu emanetçi yaptı. Hiçbir siyasi başarısı olmayan Soylu’yu “evladı” gibi perde arkasından yönlendirmeye başladı.
BU KISMI ÇOK TANIDIK!
DP’nin Genel Başkanı olarak girdiği 2009 yerel seçimleri öncesinde, hedefinin 2007 genel seçimlerinde elde edilen yüzde 5,4’lük oy oranının üstüne çıkmak olduğunu söyledi. “Yüzde 5,4’ün altında kalırsak çekilirim” şeklinde iddialı cümleler kurdu. Sadece yüzde 4 oy alabildi! Hakkını yemeyelim sözünü tuttu ve çekildi. Fakat koltuk tatlı geldi, parti tabanın ısrarını gerekçe göstererek tekrar başkanlığa aday oldu.
Sağın güçlü Demokrat Parti ekolünün hızla dibe vurmasında önemli katkı yaptı.
AKP DÖNEMİ
MHP – AKP koalisyonu kurulmadan evvel hazırlıklar için Tuğrul Türkeş’in gönderilmesi gibi; Ergenekon ya da derin devletle, Erdoğan ittifak kurunca, Soylu’yu AKP’ye temsilci olarak gönderdi. Hikayenin sonrası malum. Elinden sigortacılıktan başka bir iş gelmeyen, katıldığı tüm seçim maceralarını kaybeden Soylu, AKP’ye katıldı ve hızla yükseldi. Recep Erdoğan hakkında söylediği, “Başbakan at üstünde durmayı nasıl beceremediyse, ülke yönetmeyi de aynı şekilde beceremedi.” Sözlerini yedi, birden bire; “Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin ilelebet ve ebedi başkanıdır” sözlerini söyleyebilen bir kişiliğe dönüştü.
39 İNSAN ÖLDÜ, STADYUMLARDA İŞKENCELER YAPILDI
İçişleri Bakanlığı dönemi de siyasi hayatı gibi başarısızlıklarla geçti ve geçiyor. Yılbaşı gecesi 39 insan göz göre göre onun döneminde katledildi. Polis arabasının deposundan yakıt çalan memurlar, rüşvetle pasaport dahil her türlü belgeyi çıkartan kişiler, Soylu döneminde baş tacı edildi. Rüşvet yaygınlaştı. Her işin bir tarifesi oluştu. Belediye başkanlarını görevden aldırdı ve yerlerine kayyum atadı. Adam kaçırmalar başladı. Gözaltınde ve cezaevinde insanlar işkence edilerek öldürüldü. Stadyumlara doldurularak işkence seansları yapıldı.
“PROJEYİ” UYGULADI
15 Temmuz tiyatrosu veya Binali Yıldırım’ın ifadesiyle “projesi” de, Süleyman Soylu döneminde sahnelendi. Soylu, darbe girişiminin hemen ertesi günü, ‘darbe girişiminin arkasında ABD’nin olduğunu’ söyledi; “ABD’de yayınlanan birkaç dergi, bir kaç aydır faaliyette bulunuyordu.” Şeklinde iddialı cümleler kurdu. Söylediklerini hiçbir şekilde kanıtlayamasa da; Türkiye hızla makas değiştirdi. Batıdan koptu. OHAL dönemi başladı. Binlerce kişi hapsedildi ve işinden atıldı. Stratejist Sedat Laçiner’in deyimiyle; tam da derin devletin istediği gibi bir korku cumhuriyeti oluşturuldu. Oy veren kitlelerin kontrolü ve mevcut devlet anlayışının muhafazası sağlandı. Derin devletin elinde olan eski Türkiye, galip geldi.
Soylu’nun hikayesi böyle… Siz hala kimin bakan yaptığını anlamadınız mı?..