Ekonomideki daralma ve negatif veriler, 2018’i sarsıntı ile geçiren Türkiye’nin 2019’u daha derin bir krizle geçireceğinin sinyallerini veriyor.
Ekonomideki beklentilere dair beş soru beş yanıtla, 2019’a projeksiyon tutmayı amaçlayan Gazeteduvar’daki yazısında Ümit Akçay, 2019’un bir kriz yılı olma ihtimalinin güçlü olduğunun altını çizdi.
Yine de bir istisna bırakan Akçay, “2019 sonrasında merkez kapitalist ülkelerde yoğunlaşan ekonomik durgunluk beklentilerine karşı yeni bir parasal gevşeme evresi yaşanırsa, Türkiye gibi ülkelerdeki bağımlı finansallaşma modeli, ufak sarsıntılarla yoluna devam edebilir. Ta ki bir sonraki krize kadar” yorumunu yaptı.
‘2019 bir kriz yılı olabilir mi’ sorusunu soran Akçay ardından da yanıtı şu satırlarla verdi:
“Evet. Esas itibariyle 2018’in krizin başladığı, 2019’un ise tüm etkilerini gösterdiği bir yıl olma ihtimali yüksek. Son açıklanan sanayi üretimi verisindeki 2.7’lik küçülme ve cari fazla verileri, sert bir ekonomik daralmanın çoktan başladığını önceden haber veriyor. İçinde bulunduğumuz aylara ait veriler ileride açıklanacağı için, 2019 yılından geriye dönüp baktığımızda, krizin 2018’in son çeyreğinden itibaren başladığını söyleyebileceğiz.”
Krizin temel nedenine dair soruya ise, Akçay, “Bu konuda üç tip açıklama çerçevesi mevcut. İlki, krizin nedeninin siyasi olduğunu savunuyor. Buna göre, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçiş, hukuk devletinden uzaklaşma ve tek adam rejiminin kurulması, ekonomik krizin temel nedenidir. Çözüm için, parlamenter sisteme dönülmelidir” çözüm önerisiyle karşılık verdi.
Akçay, ikinci görüşün ise, krizi ‘yanlış ekonomi politikalarına’ bağladığını hatırlattı ve IMF programından sapılmasının bugünleri doğurduğu tezine işaret etti.
Üçüncü tezin varlığına da değinen Akçay, “Üçüncü açıklama ise krizin uluslararası ilişkilerdeki sorunlardan kaynaklandığını ileri sürüyor. Buna göre krizin ekonomik ya da siyasi kökeni yok, yaşanan sorunların kökeni dışarıda, Türkiye’ye yapılan ekonomik bir saldırının sonucu olarak ekonomik zorluklar yaşanıyor” diye ekledi.
Döviz krizinin bitip bitmediği konusunda ise, Akçaş şu yanıtı verdi:
“Döviz krizi, 2018-2019 krizinin ilk aşaması idi. Mayıs ve ağustos aylarında iki şok halinde gelişti ve ağustos sonu itibariyle ilk sekiz ayda TL yüzde 50’ye yakın değer kaybetmişti. Eylül ayında Yeni Ekonomik Program’ın ilan edilmesi, şok faiz artışı ve sonrasında ABD ile olan gerilimin azaltılması sayesinde TL nispi olarak değer kazansa da döviz krizinin etkileri halen sürüyor.
Döviz krizinin ilk etkisi, enflasyonun patlaması oldu. Özellikle üretici fiyatları ile tüketici fiyatları arasındaki farkın halen çok yüksek olması, döviz krizinin etkilerinin önümüzdeki aylarda da süreceğini gösteriyor.”