Ankara, İstanbul ve Antalya’da aynı günde art arda yaşanan gelişmeler, önümüzdeki birkaç günde Türkiye iç siyasetinde yaşanacakların somut işaretlerini verdi.
Ahval’den Gazeteci Zülfikar Doğan’ın analizi şöyle;
Önce sabah saatlerinde MHP Genel Başkanı ve AKP ile Cumhur İttifakı’nın ortağı Devlet Bahçeli, partisinin üç günden bu yana devam eden il başkanları ve belediye başkanları toplantısının kapanışında çok sert mesajlar verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 18 Nisan’da resmi twitter hesabından yayınladığı mesajlarda, seçimin bittiğini, gerilimlerin geride bırakılması gerektiğini belirterek; “Ülkemizin bekasını ilgilendiren meselelerde, siyasi görüş ayrılıklarımızı bir tarafa koyarak, 82 milyon hep birlikte ‘Türkiye İttifakı’ olarak hareket etmeliyiz” demişti.
Bahçeli, Erdoğan’ın Türkiye İttifakı çağrısına tepki göstererek “Ülke bazlı siyasi bir ittifak olamaz. Bizim ittifakımız cumhurladır, bizim ittifakımız AKP’li kardeşlerimledir. Sayın Cumhurbaşkanımızın Türkiye İttifakı ile neyi kastettiğini elbette bilemeyiz. Ama konunun zillet ittifakı tarafından istismar edildiğini görüyoruz. Bizim inandığımız Cumhur İttifakı’dır. Bizim amacımız milli bekayı sonuna kadar yaşatmaktır. Cumhur İttifakı’na yönelik sabotajlara fırsat vermemektir” dedi.
İstanbul seçimlerinin yenilenmesinin “beka meselesi” olduğunu, “YSK seçimi yenileme kararı almazsa 15 Temmuz şehitlerinin yüzüne bakılamayacağını” söyleyen MHP lideri, Ankara, İstanbul, Antalya, Adana gibi büyükşehirlerin kaybedilmesini Cumhur İttifakı’nın yanlışlığı ve başarısızlığı olarak değerlendirmemek gerektiğini savundu.
Aynı saatlerde ise İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini kazanan CHP’li Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul-Maltepe’de düzenlediği “İstanbul İçin Yeni Bir Başlangıç Buluşması” mitingi başlamak üzereydi.
Tam da bu sırada Ankara’nın Çubuk ilçesinde ise Hakkari’de PKK ile çatışmada ölen askerin cenazesi kaldırılıyordu. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler, Ankara Emniyet Müdürü, Emniyet Genel Müdürü ve farklı partilerden çok sayıda milletvekilinin katıldığı cenazede bir grup CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na önce sözlü, ardından fiziki saldırı gerçekleştirdi. Saldırıyı yapanların MHP ve yan kuruluşu, gençlik örgütü Ülkü Ocakları’nın simgesi “Bozkurt” işaretleriyle kalabalığı harekete geçirmeye çalışmaları, saldırganların tarafını ve kimliğini açık etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim kampanyası boyunca sürdürdüğü sert söylemden vazgeçme ve gerilimi sonlandırmaya yönelik yeni bir aşamaya geçme girişimiyle attığı adım, böylece önce ortağı Bahçeli’den tepki görürken, ardından Kılıçdaroğlu saldırısı ile Erdoğan’ın olası ittifakı bitirme girişimine karşı da mesaj verildi.
Aynı zamanda, yüz binlerce kişinin toplandığı İstanbul-Maltepe mitingi Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırı ile ikinci plana düştü. Televizyon kanallarının önemli bölümü bir anda canlı yayınlarını İmamoğlu’nun kitlesel, coşkulu mitinginden Ankara’daki saldırıya çevirdiler.
Erdoğan cephesinde Cumhur İttifakı’nı bitirme planları, Türkiye İttifakı ve 82 milyonun kırgınlıkları geride bırakarak kucaklaşması yaklaşımıyla, yerini geniş tabanlı siyasi uzlaşı arayışlarına bırakırken, MHP ve Bahçeli Cephesi’nde ise buna karşı “zillet ittifakı, beka” söylemini sürdürerek, çatışmacı, ayrıştırıcı, kamplaştırıcı siyasi çizgiyi devam ettirme yaklaşımı ön planda.
Nitekim, Kılıçdaroğlu’na saldırı sonrasında AKP’den yapılan açıklamaların yanı sıra, diğer siyasi parti liderlerinden de siyaset dilinin artık kin-nefret-çatışma-kamplaşmadan, toplumu düşmanlaştırmaktan arınması, bu dilin tehlikeli bir hal almaya başladığı yönünde kınama mesajları gelirken, MHP uzun süre saldırıya sessiz kaldı.
Bahçeli daha sonra yaptığı açıklamada, saldırıyı kınamak ya da CHP liderine geçmiş olsun dileğinde bulunmaksızın “Bir siyasi parti liderine yapılan böyle bir saldırıdan memnuniyet duymak mümkün değildir. Ancak bir siyasi partinin lideri nereye nasıl gideceğini kendisi araştırmalı, danışmanlarına sormalı, parti yöneticileriyle görüş alışverişinde bulunulmalı. Ve ondan sonra da eğer gitmeyi çok uygun bir zemin olarak görüyorsa her türlü ihtimalin de tedbirini alarak gitmesi lazımdı” dedi.
Bahçeli, saldırının gerçekleştiği Çubuk-Akkuzulu Mahallesi’nde 31 Mart seçiminde Cumhur İttifakı’nın yüzde 73.30, Millet İttifakı’nın yüzde 9.83 oy aldığını belirterek; “Yani gerilim içinde yapılmış olan bir seçim iddiası var, bu seçim ortamında siz yüzde 9 oy aldığınız yere Mehmetçiğin cenaze namazına katılmak için gitmeyi düşünüyorsunuz. Ama orada karşılaşacağınız bir olayı neyle izah edeceksiniz. Yüzde 9.83 oy aldığın yere hala mahkemede aklanmamış, paklanmamış bir belediye başkanı ile gidiyorsun. O bölgede ne işin var senin. İki gün sonra taziye evine gitsen acısının hafiflediği bir ortamda başsağlığı dilesen ne olur. Ankara’nın dışında hangi cenaze törenlerine bu kadar iştahla katıldın. Akkuzulular inançları, siyasi davranışlarıyla sert adamlar. Eğer bunlara ‘bu adam burada ne geziyor bunu sokmayın köye’ demişlerse, televizyonda yaşlı bir adam yumruk atıyor. O adama yumruk attıracak kadar ne yaptın sen Kemal Kılıçdaroğlu. Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir tatile çıkması lazım” diyerek, CHP liderine saldırıyı haklı göstermeye çalıştı.
Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, CHP liderine yapılanın “linç girişimi” olduğunu söylerken, cenazede Kılıçdaroğlu ile birlikte olan Ankara Milletvekili Levent Gök, saldırının organize ve dışarıdan gelenlerce gerçekleştirildiğini, Kılıçdaroğlu’nun koruma altına alındığı evin sahibinin CHP liderini eve almak istemediğini, dışarıdaki kalabalığın bir yandan evi taşlarken bir yandan da “yakın bu evi” diye bağırdıklarını açıkladı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun daha önce yaptığı ‘CHP’lilerin şehit cenazelerine alınmaması, protokolde yer ayrılmaması için genelge yayınladığı, CHP’lilere PKK cenazelerinde kontenjan ayrıldığını’ açıklamasının, Kılıçdaroğlu’na saldırıya zemin hazırladığı değerlendirmelerinin ardından, sosyal medyada ‘Süleyman Soylu istifa’ başlığı açılarak kampanya başlatıldı.
Aslında, Çubuk’taki saldırının, Erdoğan’ın Cumhur İttifakı’nı bitirme, TBMM’de geniş tabanlı yeni bir uzlaşı koalisyonu, ulusal koalisyon arayışlarına set çekmek, AKP ve Erdoğan’a gözdağı vermek için gerçekleştirildiğini öngörmek yanlış olmaz. Bahçeli’nin Antalya konuşmasında verdiği mesajlar bu tespiti teyit eder nitelikte.
Bahçeli’nin İstanbul seçimlerinin yenilenmesini beka sorunu olarak tanımlaması, Kılıçdaroğlu’na saldırıyı adeta haklı gösteren ifadeler kullanması yanında, iktidara yakın bazı gazetelerin Hakkari’deki çatışmalarda dört askerin şehit edilmesini “Mutlu musun Ekrem?” manşetiyle vererek, CHP’li Ekrem İmamoğlu ile PKK’yı özdeşleştirme yönünde kamuoyu oluşturma çabaları, MHP’nin siyasette gerilim ve çatışma stratejisinden vazgeçmeyeceğinin işareti.
Bu strateji ve şehitler üzerinden CHP’yi itham etme gayretleri, AKP’li İstanbul Milletvekili ve MKYK üyesi Mustafa Yeneroğlu’nun da isyanına neden oldu.
Yeneroğlu, “Bu manşeti atanları şiddetle kınıyor, aklı selime davet ediyorum. Ekrem İmamoğlu ile siyaseten ayrı noktalarda olsak bile, şehitlerimiz karşısında sevinebileceğini düşünecek kadar insafsız ve izansız değilim. Bu dil saldırılara kapı aralamaktadır. Gazetecilik değildir. Yapmayın, yazık!” mesajını paylaştı. Nitekim bu manşetlerin ardından da Kılıçdaroğlu’na saldırı gerçekleşti.
YSK’nın İstanbul seçimleriyle ilgili AKP ve MHP’nin itirazlarını bugünden itibaren görüşmeye başlaması bekleniyor. YSK’nın itirazları reddetmesi halinde, MHP ve Bahçeli’nin CHP ve İmamoğlu’na karşı sert söylem ve suçlamalarını sürdüreceği, gerilimi tırmandıracağı anlaşılıyor.
YSK şayet İstanbul seçimlerini iptal ederse de bu kez, 2 Haziran’a kadar olan yeni seçim kampanyası sürecinde, saldırıların, çatışmaların artacağını, seçmenin ve toplumun, tıpkı AKP’nin kaybettiği 7 Haziran ile seçimlerin yenilendiği 1 Kasım 2015 arasındaki dönemde olduğu gibi terörize edilmeye çalışılacağını öngörmek yanlış olmaz.
İşte tam da bu noktada Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın takınacağı tutum ve benimseyeceği söylem önem kazanacak. İç ve dış politikada, ekonomide tam bir köşeye sıkışmışlık halindeki Erdoğan için büyük ihtimalle Kılıçdaroğlu’na saldırı, Cumhur İttifakı’nı bitirme ve ulusal uzlaşı koalisyonu kararının netleşmesine vesile olacak.